Gündelik, Düşsel. - 4 - Düşünsüzleştirme Çabası.
- Atilla Kaan
- 29 Nis
- 1 dakikada okunur
Geç gelen farkındalığım, rastlantıların hükmünden aldığım fazlalıklara saldırıverdi. Bakıyorum ki beyinde tümör, zihinde mânasız, kayıp kişilikler sürüsü.
Yalnızlığı özledim, tadını...
Kırıklıkların içe vurumu olmaktan ziyade, başarabilirsen kaçmanın huzuru. Ömrünün sonuna yetişme çaban niye? Nedir bu Antik kültürün, atıklarına hevesin?
Sessizliğin sesinin; Loş sarı ışığım ve düzensiz duvarlı, hafif tozlu odamda, kulak zarımı delmesini dinliyorum.
Delinen kulağımın hasarı artarken ve derinleşirken, bozmak geçiyor içimden, nafile.
Sessizliğin sesi kolay bozulmaz, kendin ile yüzleşmen, sonra dünya ile yüzleşmen gerek. Sessizliğimin sesi hiç dinmeyecek sanırım. Kafamın içinde hep o loş sarı ışıklı, düzensiz duvarlı odada dönüp duruyorum. Bazı bazı geldiklerinde bana, kafamı düzensiz duvarlarıma sürtüyorum.
Yalınlıktan yalnızlık yolculuğumda, kendime ramak kala çarptığım, çarpık sevgileriyle maskelenmiş çarpık zihinlerin esiri oldum, ister istemez. İnsanlık hali. Vicdan azaplarında kavrulmuş ay çekirdeğiydi tek öğünüm, afiyetle yedim.
Ömrümün sonuna yetişme çabam anlam kazandı, beslendikçe, tükettikçe.
Çaresizliğim yansıyor aynadan, belki ayna kirlidir bana öyle geliyor. Belki de ben onu kirletiyorum.

Yorumlar